Dostluk Üzerine

23:54 No Comments

“Dostluk!…Güzel bir sözcük. Neler söylenmemiş, neler yazılmamış bu konuda. Kişi, kendini bildiğinden bu yana dostluğu öteki duygularından üstün tutmuş. Dost bildiğine sarılmış dört elle. Dostunu dünyanın en güvenilir, en inanılır kişisi bellemiş. Çoğu kez düş kırıklığına uğramışsa da gene de dostluk sürüp gelmiş bugüne dek. Yarınlara da kalıp gidecek.”
Usta yazar Oktay Akbal’ın dostluk üzerine düşüncelerinden alıntı yaptığım yukarıdaki tümcelerinden de anlaşılacağı gibi, dostluk olağanüstü, görkemli bir şey. Hele de bu duyguları paylaştığınız bir dostunuz varsa ne mutlu size; gerisi boş, yavan…
Peki herkesle dost olunur mu?
Bu soruyu yanıtlamak için, “dostum” diyebileceklerinizi gözünüzün önüne getirin. Sizleri onlarla bir araya getiren değerlerin neler olduğunu bir düşünün.
Yaşama eş bir anlam vermeniz, hemen her şeyi aynı anda duyumsamanız; ama daha da önemlisi ruhlarınızın derin bir uyumla birbirine kaynaşmış olması değil mi?
Siz hüzünlenirken, ağlarken ya da sevinirken, bir yerlerde benzer duyguları yaşayan birilerinin varlığını duyumsamak, düşünsenize ne kadar önemli! Bu, parayla, pulla ölçülebilir bir şey değil.
Çağımızın bir bunalım, yalnızlık çağı olduğu da düşünülürse; bu duygunun önemi daha da katmerleniyor.
Bugün bu konuyu gündemleştirmemin nedeni, geçtiğimiz günlerde, uzun yıllardır görüşmediğim bir dostumla karşılaştığımda yaşamış olduğum duygulardır.
İtiraf etmeliyim ki ilk başta biraz tedirgin oldum. Tedirginliğim, yaşamın her şeyi ve herkesi çok çabuk değiştirdiğini görmektendi sanırım!
“Acaba”yla başlayan konuşma, kendini doyumsuz, keyifli bir sohbete bırakınca derin bir nefes aldım; rahatladım.
Evet, koşullarımız değişmiş;
Her ikimiz de yaşamın bir bölümünü ıskalamış, bir bölümünün de bir yerinden yakalamıştık. İyi kötü başarılı da olmuştuk; ama güldüğümüz, sevindiğimiz ve hüzünlendiğimiz şeylerin aynı kalmış olması şaşırttı beni.
O anki mutluluğumu sözcüklerle anlatmam çok zor.
Nazım Hikmet’in Abidin Dino’ya “ Mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin? İşin kolayına kaçmadan ama.” deyişine benzer bir duyguydu bu. Hatta işi abartıp, mutlulukla birlikte dostluğun da resmini yapabilir misin demek gibi bir şey.
Bunu neden çok önemsediğime gelince; en yakınımızdan başlayıp ötekilere uzanan bir iletişimsizliğin yaşamımızda yarattığı yavanlıktan, boşluktan.
Sevmelerin, paylaşımların maddi değerlerle ölçülme yanlışlığından.
Paran kadar zenginsin, mutlusun türünden aptalca değerlendirmelerin yaşamın özüymüş gibi algılanmasından…
Siz ne kadar zenginsiniz? Bunu kanıtlamak için, basit, ama, çok etkili bir denemeye var mısınız?
Şu anda, bir yerlerde ihmal ettiğiniz, uzun zamandır sesini duymadığınız, hatta beni hatırlar mı dediğiniz bir arkadaşınız, dostunuz varsa eğer; durmayın! Hemen telefona sarılın.
Ona, ne denli önemli olduğunu söyleyin.
Yoksunluğunun yaşamınızda büyük bir eksiklik yarattığını belirtin.
Eski bir şairin deyişiyle “Dünyayı seninle sevmişim ey dost.” deyin.
Dostlukların zor kazanılıp kolay kaybedilmemesi gerektiğini hatırlayın ve hatırlatın!
Selma Sayar


0 yorum:

Yorum Gönder